Dalgaların Sesi

Dalgaların Sesi

Hayalini kurduğum ne varsa hepsi şu an gerçekleşmekteydi. Buraya çıkmak için neredeyse iki kilometre tırmanmıştık. Şimdi ise bu uçurumun kenarına gelmiş, portatif sandalyelerimizi kurarken 
Karadeniz’in hırçın dalgalarının kayalara vuruşunun sesini dinlemekteydik. Bu bir fırtınanın habercisiydi belki de ama bir saat sonra bunların bizim için hiçbir önemi olmayacaktı. Buraya sık sık 
geliyorduk ancak hiç gece gelme şansı bulamamıştık. Ayağımın altındaki poşetten şarabı çıkarırken o üç numaraya kazıttığı saçlarını telefonun kamerasından inceliyor, dolunayın ışığı beyaz tenine vuruyor ve ben bu manzara karşısında mest oluyordum.

Şarabı elime aldım ve incelemeye başladım. İkimizde yaz 
tatilinde bir ay çalışmış ve tüm paramızla bu yeteri kadar yıllanmış şarabı almıştık. Telefonu tekrar eline aldı ve kilit ekranındaki fotoğrafımızı dikkatlice inceledi. Fotoğrafta o yatakta ben ise yandaki sandalyede uyuyordum. Kavga etmiştik ve ev arkadaşı da bu anı ölümsüzleştirmişti. Ne kadar erkek olsam da o bu ilişkide baskın ve olgun taraftı. Zaten benden iki yaş büyüktü. O üniversite kazanmış birinci sınıfı bitirmesine rağmen ben hala liseyi bitirememiştim. 

Önce elini cebine atıyor çıkardığı sigarayı dudaklarının arasına yerleştiriyor. Dumanı boşluğa doğru üflerken “Belki de jiletle bileklerimizi kesmek iyi bir fikir değildi” diyor ve şaraptan bir yudum alıyor. Bu pek önemli değil diyorum. Her durumda sana aşık ölüyorum. Annem ile babam ayrılmadan önce diyor babam annemi hiç dövmezdi. Şimdi ise yeni evlendiği adam annemi bir paspas gibi kullanıyor. 

O konuşmaya devam ederken ben yıldızları izliyorum. Birkaç saat sonra yok olacağım e yok oluşumu televizyon karşısında ailece çekirdek çitleyerek izliyormuş gibi hissediyorum. Dayım beni ilk taciz ettiğinde diyor ve cebinden jileti çıkarıyor. Bileğini sıyırdığında ise devam ediyor. Hayatın bu kadar acımasız olduğunu bilmiyordum. Şarabımdan yudum alıyor ve sözünü kesiyorum. Sana güzel bir hayat sunabilirdim diyorum. Ama ben bir korkağım. Mesela diyorum şuan gidecek bir evim bile yok. Kalacak bir yer için ya cezaevine ya da mezarlığa gitmem gerekti diye ekliyorum. Ben de başkasının katili olmak yerine kendimin katili olmayı seçtim.

Sözümü bitirdiğimde bileğine dikey bir kesik atıyor. Jileti bana verdiğinde aynı işlevi kolumda uyguluyorum. Gözleri dolmaya başlıyor ve kolunu izliyor. Elimi tuttuğunda bir kahkaha patlatıyor ve 
ekliyor, Emre, sanırım az önce kan kardeşi olduk. Susuyoruz. Son dakikalarımda onu izlemeyi tercih ediyorum. Siyah gözleri, üç numaraya vurulmuş saçı, pürüzsüz ve beyaz teni kısa hayatımda gördüğüm son kadın oluyor.
Rüzgar hafif bir titreme getirirken içimden düşünüyorum. Umarım diyorum Tanrı, cennet ve cehennem hepsi gerçektir. Bir gübre olmak yerine onla cehennemin en derin köşesinde yanmayı tercih ederim. Aradan bir hayli zaman geçiyor ve şarabı bitiriyoruz. O ise elimi hiç bırakmıyor. Önce kolum uyuşuyor, başım dönmeye başlıyor, yer altımdan sanki kayıyor ve kafamı dik tutmaya çalışırken 
eliyle beni kendine doğru çekiyor. Dizlerine başımı koyduğumda kokusunu ciğerlerimin her zerresinde hissediyorum. Portatif sandalye eğime dayanamayıp kırıldığında sırt üstü çimlere uzanıyoruz, ben yıldızları izliyorum o ise beni izliyor. Ardından gözlerimi kapatıyorum. İçimden renkler geçiyor, gürültüler, isimler. Yönümü bulamıyorum.

     Bora Taykut Hindal



Yorumlar

Popüler Yayınlar